10 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi cesareti

Aşağıdaki okuyacaklarınız yaklaşık 2 hafta önce başlayan gezi parkı olayları sırasında edindiğim ve yaşadığım izlenimler ile ilgilidir.
Her şey benim için 29 mayıs sabahı twitter da gezi parkı ile  ilgili haberleri okumam ile başladı.Bir çığlık şeklinde herkes parka koşup ağaçların kesilmesini durdurmak için organize olmaya çalışıyordu.
Ağaçların kesilmesi, şehrin merkezindeki yaşam alanının tahrip edilmeye çalışılması hiç hoşuma gitmemişti. Ağaç dediğin 10 günde filizlenmedi ki. Onca emek boşa gidecekti. O kadar üzülmüştüm ki, o gece orada çadır kuranları görmeye karar verdim.
Ben a politik yetiştirilmiş bir kuşaktan geliyorum. Aman evladım siyasi işlere bulaşma der benim annem de. Etliye sütlüye karışmayan bir nesil olarak yetiştirildik ya da öyle tercih ettik.
Hiçbir eyleme katılmamış biri olarak tek başıma gitmeye cesaret edemedim geziye. Henüz ilk polis müdahalesi olmamıştı. Benim gibi bir  plaza insanı topuklu ayakkabı ile  ne kadar kaçabilirdi ki. Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla,o gün  taksimde buluşup yemek yedikten sonra yavaş adımlarla gezi parkına doğru ilerlemeye başladık. Parkın girişi çok kalabalık değildi. İç taraflara doğru ilerleyince, arka tarafta birikmiş kalabalığı ve çadırları gördüm.Mikrofonu eline alan türkü  ve şarkı söylüyor, herkes bir ağızdan yeşil-ime dokunma diye bağırıyordu. Parkın arka tarafında, divan oteline bakan trafiğin verildiği tarafa doğru ufak ufak ilerledik.Yolda, bir gönüllü elinde –yeşili çalma korna çal –yazan bir pankartla oradan geçen arabaları korna çalmaya ve tepki vermeye davet ediyordu. Parkın tarafında olan bizler de deli gibi alkışlamaya başladık korna çalanları.
Hayatımda ilk defa belki de böyle yeşil bir eyleme katılmanın haklı gururunu yaşıyordum.Oradaki ulu ağaçlara baktığımda grubun da enerjisi ile öyle bir duygulandık ki arkadaşımla, gözyaşlarımıza engel olamadık.
Biraz daha parkta oturduktan sonra evlerimize geri döndük.
Ertesi sabah yine twitter da ilk polis müdahalesinin yapıldığını ve eylemcilerin direnerek bir süre sonra tekrar çadırlarını kurduğunu okudum. İçimden bir ses bu eylem diğerleri gibi sonuçsuz kalmamalı diyordu. Çünkü doğadan bir şey aldığınızda onun misliyle insanoğlundan gittiğini yaşadığımız doğal felaketler sonucu hepimiz bir şekilde tecrübe etmiştik.
Ve önceki Cuma 2.müdahale sonrası başlayan ve hala devam eden  direniş ve getirdiklerini hepimiz takip ediyoruz.
Peki bunca insan ben de dahil olmak üzere ne oldu da sokaklara döküldük? Kimimiz ön safhalarda kimimiz arka safhalarda herkes neden destek verdi bu eylemlere? Sanırım herkesin söyleyecek bir sözü vardı.
Ben kendi adıma çok net söyleyebilirim ki, korku idi bizi sokaklara dökemeyen.Yerini ise şimdi bir parça cesaret aldı. Değerler aldı. Kişisel olarak önemli ve değerli olduğunun farkına varan her birey tepkisini dile getirdi. Herkes kendince pesimistlikten vazgeçip eyleme geçince müthiş bir sinerji doğdu.Şimdi bakınca aslında en güzel farkındalığın, insanın birey olarak iyi şeyleri yaşamayı hak ettiğini düşünmesi ile başladığını gözlemledim. Şimdi soralım kendimize, bir iki ağacın içimizde uyandırdığı cesaretin gelecek günlerde de tüm korkularımızı silmesine izin verelim mi?