20 Kasım 2014 Perşembe

Ruhuma Sağlık

Bizlere özel bir cümle sanırım, eline sağlık demek. Emeğine sağlık, teşekkür ederim anlamında kullanıyoruz. Özellikle yemek yedikten sonra. Küçük yaşlarda ebeveynlerimiz tarafından bu konuda eğitime tabi tutuluyoruz, sofraya gelmeden eller yıkanır, kalktıktan sonra eline sağlık denir.
Bugünlerde yaşadığım farkındalık uyandıran irili ufaklı olaylardan sonra hep kendime sorduğum soru şu: Ne farkettim, ne farkediyorum. Duygu olay silsilesinden kurtulup yaşadığın olaylara dışarıdan 3.bir göz gibi bakmak elbette kolay değil. Milim bile yapabiliyorsanız kocaman tebrik edin sarılın kendinize.Cevaplar içten gelmeli ama, zihin akıl silsilesinden değil. Ben buna ruhumdan diyorum, düşünmeden tartmadan mantığa takılmadan pat diye çıkar böyle şeyler.
Siz bile şaşırırsınız bazen, bu cümleler nasıl aktı ağzımdan diye, olur ama.Ruh akmak istemiştir, hani beton kaldırımın kösesinde ufacık bir toprak kalmıştır da filiz oradan çıkmaya çalışır ya , onun gibi ruh da bulabildiği nefes alabildiği özgür ortamlarda sesini duyurmak ister dışarı, ister söz ile ister ses ile. İster davranış ile.
Bu gibi durumlarda kendime kızmak yerine aferin demek gelir içimden ,demek ki özgürlük alanı açmışım ruhuma.
Geçenlerde  hiç tanımadığım birileri bugüne kadar duymadığım cümlelerle ruhuma dokundu.Çıkarsız hesapsız bir şekilde aracı oldu  fark etmeme.
Neden bunu yaptıklarını bilmiyorum, bilmeye ihtiyacım var mı onu da bilmiyorum, egom bilmek istedi, kabul ediyorum. Ruhum bir sonraki adıma gidip sen ne fark ettin diye sordu.İçimdeki çocuğu duygu durumundan çıkarıp usulca 36 sındaki yetişkin Nesli cevap verdi.Ben ona özgürlük alanını açtığımda çocuk Nesli sustu, oyun oynamaya devam etti,yetişkin Nesli bana hatırlattı, kişilerin benim tekamülüm için aracı olduğunu, gelen hayrın şerrin de Allah'tan geldiğini, kişilere ve olaylara odaklanmaktansa ruhuma dokunanlara bakmam gerektiğini söyledi.Bakıyorum, fark ediyorum, bakmaya da devam ediyorum.
Bu yüzden de diyorum ki ruhuma sağlık, ruhundan üfleyerek bizi Yaradana binlerce şükür........

To be continued..............

13 Haziran 2014 Cuma

İç ses konuşmaları 1

İç ses: Büyümek nasıl bir şey ?
Ben: Hızla koşarken birden durmak gibi, soluksuz kalmak, etrafına bakmak, fark etmek gibi.İçindeki sevgiyi çıkarmak, iyi güzel yönleriyle beraber karanlık yönlerini de görmek,sonrasında ise kabullenmek.Daha sonrasında ise özgürleşmek demek büyümek. Düşüncelerden, kalıplardan arınarak huzurlu olmak demek.
İç ses :Tamamen özgürleşmek şahane bir şey olmalı.
Ben :Evet dedim öyle olmalı, sonrasında ağzımdan dua gibi aşağıdakiler dökülmeye başladı.
.................
Ruhunun penceresini aç, aç ki taze hava dolsun içeri.Tatlı meltemler essin yüzüne, tazelensin ruhun, şarj olsun bedenin. Kapa gözlerini ve hayal et , bir an için, çırparak kanatlarını gökyüzüne ; nasıl kendin olduğunu hayal et.Nasıl kendin olduğunu hatırla, içindekini hatırla, Tanrının , Evrenin seni kendi ruhundan bir parça vererek yarattığını hatırla.Değerlisin, unutma dünya güvenli bir yer, kendine sık sık bunu hatırlat. Kendini koruyabilir ve kollayabilirsin. İçindeki gücü anımsa ve kabullen hayatı.Hayırlısı ile şerri ile kabullen .Güven kendine,Tanrıya ve Evrene.
......................

Sonra usulca kapadım gözlerimi, bildiğim tek duaymış gibi yavaş yavaş mırıldanmaya devam ettim.Sonra ben de iç sesim de sustu, huzurlu bir uykuya daldık.

28 Mart 2014 Cuma

Babama mektup

Sevgili baba,
Sen aramızdan ayrılalı yarın tam 40 gün oluyor.40 koca gün sesini duyamadan seni öpüp koklayamadan geçti.Ve geçecek.Sen yokken neler oldu özetliyeyim istedim.
Annem gözle görülür bir şekilde yaşlandı, aslında çöktü desem daha doğru olur. Gözlerinin yanındaki kırışıklıklara 1 ayda yenileri eklendi. Alışamadı yokluğuna. Alışmak da istemiyor aslında.Sağlığı daha iyi ,merak etmeyesin.
Abim senin gibi duygularını belli edemeyen biri. Saklıyor hep, metanetli durmaya çalışıyor. Ama her gün mezarına geliyor, yokluğunu en acımasız şekilde hissedip belli etmiyor. Geçenlerde  babamı çok özlüyorum dedi. Gittim sarıldım, sevgim ısıtır belki kalbini diye.Yerini tutamam belki ama bilsin istedim onu seven bir kardeşi var diye.
Ablama gelince o da herkes gibi çok özlüyor seni.Özledikçe yazıya veriyor kendini, kimselere gösteremediği iç dünyasını kağıtlara döküyor.
Torunlar küçük daha, cennete gitti dedem diyorlar, o kadar eminler ki , özlüyorlar ama belli etmiyorlar, gerçeği en saf hali ile kabul edenler onlar aslında.
Ülke gündemine gelince, tahmin ettiğin üzre tüm pislikler yolsuzluklar su üstüne çıkıyor, hem de çirkin bir şekilde, ülkece depresyona girdik babacığım, Allah sonumuzu hayır etsin.
Peki kızım ya sen nasılsın benim yokluğumda dediğini duyar gibiyim, bu satırları yazarken gözlerimin dolu olmasından anlamışsındır. Ben daha iyiyim babacığım, bir yumru gelip otursa da boğazıma, kabulleniyorum yokluğunu yavaş yavaş.Özlüyorum çok seni, en çok da Kızım deyişini .
İçim o kadar rahat ki, öyle güzel şeyler öğretmişsin ki bana. Söylemesen de belli etmesen de sevgini, duruşunla hep arkamda olduğunu hissettim ben.Sonsuz güvenin hep gururlandırdı beni. Dürüstlüğün ne güzel bir erdem olduğunu ve birey olmanın ne demek olduğunu senden öğrendim ben.
Rahat uyu babacım, o güzel yanaklarından öperim, nurlar içinde olasın,
Ben yine yazarım sana, arada rüyalarıma uğra olur mu, hasret gideririz,
Sevgiler

Seni çok seven ufak kızın Nesligül 

24 Ocak 2014 Cuma

Yonca

Şans getirdiğine inanılan dört yapraklı yonca 'nın bir hastane odasının kapısındaki anlamı ''hasta'nın düşme riski var '' demekmiş.Olanı olduğu gibi kabullenmek ve görmek dileği ile.