İki kadın karşılıklı oturmakta idi. Biri sakince soru
sormakta diğeri usul usul yanıtlamakta idi.
Aşk yaşamak istediğini söyledi kadın.İçinden aşkı özlediğini
söyledi aslında.Ağzından çıkan ne kadar
farklı olsa da.Usul usul söyledi.Sanki ayıp bir şey söyler gibi.Gözlerini
yukarı kaldırdı.Karşıdakinin yeşil gözlerine bakamadı.
Utandı.
Sanki hakkı değilmiş gibi aşık olmak sevilmek , sanki hakkı
olmayan bir şeyi istermiş gibi hissetti.
Ellerini kavuşturdu.
Sonra sorular akmaya başladı içinden,
Sahi sevilmeye layık
görmüyor muyum kendimi ? O yüzden mi hep olmayacak adamları seçtim hep?
Sahi beni ben olduğum için kabul ederler miydi ki ? Kendim
olsam, ben ben olsam kabul görür müydüm?
Mesela hiç rol yapmasam, beni hiç sevmeseler, akar mıydı hayat
yine ?
Peki bu hayatta en iyi bildiğim şey neden rol yapmaktı acaba?
Küçükken sevilmek, kabul görmek ,
onaylanmak için hep fikrimi belli etmemiş, içime dönmüş ve susmuş muydum ?
Özümü dışarı yansıtamamış mıydım? Hep bir ikilik mi vardı
hayatımda?
Sahi ben ben olmaya ne zaman karar vermiştim?
Ben beni ne zaman kabul etmiştim?
Ben beni sevmeyi, AŞK ı ne ara kaybetmiştim de AŞK ı dışarda aramaya başlamıştım?
AŞK bensem zaten bana gelmez miydi?
Sonra sustu kadın, zihni
sustu, dili sustu. Yeşil gözlü kadın sustu.Sessizce içeri geçtiler.